İçecekleri ele aldığımızda alkollü ve alkolsüz içecekler var. Alkollü içecekleri bu programın dışında tutuyoruz. Alkolsüz içecekleri sınıflayacak olursak: su, çay, kahve, gazlı içecekler, enerji içecekleri, süt, meyve-bitki içerikli içecekler, zenginleştirilmiş su, sporcu içecekleri var.
Kısaca alkollü içeceklerden de bahsetmek gerekirse; alkolün gerek mental gerek metabolik zararlarıyla ilgili çok güncel makaleler yayınlandı. Alkollü içeceklerin bazılarının sağlık yararlarından dolayı aşırı olmayacak miktarda tüketilmesi gündeme gelir giderdi. Son çıkan yayınlarda miktardan bağımsız olarak alkollü içeceklerin hiçbirinin tüketilmemesi gerektiğini birçok çalışma belgeliyor. Gerek beyin sağlığı gerekse metabolik sağlığımız açısından zararlı olduğunu belirtelim.
Su hayatımızın vazgeçilmezi. Su benim anılarımda parayla satılmayan bir şeydi, şimdi ise hep parayla satılır hale geldi. Mevzuatlara tamamen uygun olan, çeşmelerden akan, hijyenik olduğunu kabul ettiğimiz suyu her ilde içebilir miyiz?
Ben Konyalıyım. Suyun satın alınarak içilmesine İstanbul’da alıştık. Biz suyu sürekli çeşmeden içerek büyüdük. Ben suyun genelde çeşmeden içilmesinden yanayım. Çeşme sularının İl Sağlık Müdürlükleri tarafından sürekli detaylı analizleri yapılıp halk sağlığı açısından herhangi bir sorun içerip içermediği kontrol edilir, ondan sonra şebekeye verilir, şebekeden de rutin olarak örnekler alınır incelenir. Genel prensibimiz çeşme suyunu tüketmektir. Bazı çeşme suları serttir, tadı çok iyi değildir, aslında sert sular içerisinde mineralleri çok barındıran su demektir; kalp damar sağlığımız ve genel sağlığımız için bize daha faydalıdır ama tadı biraz sert olduğu için tüketiciler açısından çok tercih edilmiyor. Genel olarak tadı çok rahatsız etmiyorsa çeşme suları içilmelidir. Hazır sular ve damacana suları geçmişte büyükşehirlerdeki çeşme sularının temizliği bozulduğu zamanlarda ortaya çıktı, temiz suya ulaşmak İstanbul için o tarihlerde zordu. Ben İstanbul’da zaman zaman musluk suyu içiyorum ancak genelde damacana suyu tercih ediyorum. Üsküdar’da oturuyorum, musluğumuzdan akan suya güveniyorum, tadını da beğeniyorum ancak ağırlıklı olarak damacana suyu tercih ediyorum. Evde su bittiği anda ya da istediğim herhangi bir zamanda musluktan su içiyorum. Su şebekeleri eskimiş oluyor, oradan sağlık için uygun olmayan şeylerin suya karışabildiğini söyleyenler oluyor fakat bunlar hayali şeyler, numuneyi alırsınız musluktan, incelemesini yaparsınız varsa zararlı bir madde zaten önlemi alınır. Benim genel yaklaşımım birkaç büyükşehir dışında suyun musluktan içilmesi, o şehirlerde kontrol daha kolay oluyor. Büyükşehirlerde alışılagelmiş damacana suyu tüketimi var.
Ambalajlı sular arasında bir fark var mı? Son zamanlarda mikroplastikler konuşuluyor. Bunlarla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Mikroplastikler kaçınılması çok zor bir alan. Kıyafetler, halılar, kullanılan tıbbi malzemeler kullanılan mikroplastiklerin artmasına neden oluyor. Bunlar da sulara karışabiliyor. Cam şişeden içsek bile suyun kendisinden kaynaklanan mikroplastikler olabiliyor. Genel olarak plastik malzeme sağlıklı değil, her türlü plastiği bu kategoriye katabiliriz. Bizim tercihimiz toprak, cam, seramik, çelik malzemeler olmalı. Gıdaların saklanması için uygun malzemeler bunlar. Kullanılan plastik malzemeler çok pratik, ucuz oluyor; hayatımızı kolaylaştırıyor ancak sağlık açısından tehlikeli. Özellikle sıcakla temas ettiği zaman, derin dondurucuya girip çıktığı zaman, içerisine sıcak su koyduğumuz zaman, güneş altında sıcağa maruz kaldığı zaman inanılmaz derecede zararlı maddeler suya geçiyor. Derin dondurucuya giren çıkan ve sıcağa maruz kalan plastikler ölüm saçıyor. Damacana olsun pet şişe olsun bunlar aslında sağlıklı kaplar ancak saklama koşulları çok önemli. Eğer sıcağa maruz kalıyorsa tamamen sağlıksız hale geliyor. Soğukta beklerken de bir miktar zararlı madde suya geçer ancak bunlar çok düşük düzeyde olduğu için çok ciddiye almayabiliriz. Marketlerin önüne, güneşin altına konulup bekleyen suları almamak lazım. Isıya, güneşe maruz kalmadığını bildiğimiz yerlerden suyu almalıyız.
Duyuyoruz ki bazı su firmaları suları kaynağından çıkarıp bir tür filtrasyon işleminden geçirdikten sonra paketliyor, diğerleri ise kaynaktan çıkan suları hijyenik hale getirdikten sonra piyasaya sürüyor. Bu ikisi arasında sizce fark var mıdır?
Tabi hangi işlemin uygulandığını, işlem sonrası suyun içeriğini bilmek önemli. Benim tercihim her zaman doğal kaynağından içilen sudur. Suların üzerindeki analiz değerlerine bakarak eğer tadı çok kötü değilse mineralce zengin olanlar tercih edilmeli, alüminyum olmayanlar tercih edilmeli. Alüminyum vücudumuzda birikiyor, toksik etkisi var, parkinson gibi bazı hastalıkların oluşmasına zemin hazırlıyor. Benim tercihim doğal olanlar filtreden geçmemiş olanlar, ancak filtreden geçtikten sonra da içeriği güzel olan sular tüketilebilir.
Ev tipi su arıtıcılar konusunda düşünceniz nedir?
Ev tipi arıtıcılar suyun içinde ne var ne yok süzüyor. Mineraller çok az miktarda kalıyor, saf suya yakın içimi yumuşak sular oluşuyor. Damak tadına çok hitap ediyor ancak minerallerden biraz mahrum kalınıyor. Bu büyük bir mahrumiyet değil, diğer gıdalarla mineraller almaya devam edersiniz. Bunların sınırları çok net değil. Filtreye gelen şebeke suyu kaliteliyse sırf damak tadına uygun olsun diye arıtıcı kullanmak mantıklı değil. Damak tadı değişir, uzun süre tüketimde insan alışır.
Bizi su içmeye teşvik eden susuzluk hissini giderecek kadar su içmek yeterli midir yoksa minimum belirli bir ölçü kadar mı içmemiz gerekir?
İçilmesi gereken su miktarı yaşa, mesleğe, cinsiyete, günlük kaybedilen su miktarına göre değişir. Bu yüzden net bir miktar söylemekten kaçınılır. Günlük 2-3 litre içilmesi önerilir. Susuzluk hissinin zaten yarım litrelik su kaybı olduğunda oluşuyor. Mümkünse susama hissi oluşmayacak şekilde bir su içme alışkanlığı geliştirmeliyiz. Ben sabah kalkar kalkmaz 2 bardak su içiyorum. Hatırlayabilirsem yemeklerden yarım saat önce mutlaka 1 bardak su içmeye çalışıyorum çünkü boş mideyle su içtiğimiz zaman 20 dakika içinde o su mideden bağırsaklara geçiyor. Susamış bir şekilde yemeğe oturulduğu zaman ise yemekle birlikte içilen su mideyi dolduruyor, sindirimi zorlaştırıyor. Kabızlık şikâyeti olanlar için çok su içmek şikayetleri azaltıyor.
Su ve diğer içecekleri oturarak içmenin tıbbi bir faydası var mı?
Boş mideyle ayakta su içildiği zaman su anatomik pozisyon itibariyle mideyi daha hızlı terk ediyor, oturarak içtiğimizde su midede daha uzun kalıyor. Bunun su içerisindeki mikropların midedeki asitler tarafından yok edilmesine katkı sağlayacağı şeklinde bir yorum yapılabilir.
Suyun pH’ının çok önemli olmadığını düşünüyorum. İçtiğimiz maden sularının pH’sı 4-5 civarında asidik bir su. İçtiğimiz suyun pH’sının 7 olmasıyla 8 olması arasında pek fark yok. 0,5’lik pH değerinin olumlu ya da olumsuz bir fark oluşturacağını düşünmüyorum. Biyokimyasal olarak kanımızın pH’ını belirlemede içtiğimiz suyun bir etkisinin olacağını düşünmüyorum. Sadece dakikada aldığımız nefes sayısıyla kanımızın asitlik düzeyi düzenleniyor.
Türkiye kişi başına düşen çay tüketimi açısından dünyada birinci ülke. Çay tüketimi ile ilgili sağlık açısından bir üst sınır var mı?
Bunların rakamsal olarak ifade edilmesi zor. Çay abartılmadığı müddetçe güzel bir içecek. Çay/kahve olmazsa konsantre olamıyorum seviyesine getirmeden birkaç saatte bir birkaç bardak içilebilir. Çay içenlere tavsiyemiz çayı daha açık içmeleri ve şekeri bırakmaları. Şekerli içiyorlarsa o zaman zarar diye bakabiliriz. Her biri bir küp şekerli günde 10 bardak çay içilirse günde fazladan 10 küp şeker alınmış olur. Bu da iki açıdan soruna neden olur. Birincisi vücuda alınan fazla enerji, ki bunlar boş enerji, faydalı enerji değil. İkincisi ise metabolizmanıza sürekli hazır gıda gönderiyorsunuz. Kan şekerindeki artışa bağlı olarak insülin salınıyor, sürekli bir şeyler yenildiğinde insülin salınım sıklığı artacaktır bu da metabolizmada sorunlara yol açacaktır. Öğünler arasında boşluk bırakmamız gerekiyor. Bu boşluklarda enerji değeri olmayan içecekler tüketilebilir; çay, kahve gibi. Çayın bağımlılık seviyesine gelmesi isteyeceğimiz bir şey değil, çayın içindeki kafein maddesi çay tüketimi çok fazla olduğunda bağımlılık yapabilir. Bunun dışında çayla ilgili bir sorun yoktur.
Kahvaltıda çay içilmesi hakkında düşünceniz?
Çay gıdalarla aldığımız demirin %90’dan fazlasının emilimini engelliyor. Buna bağlı demir eksikliği anemisi gelişebiliyor. Özellikle gelişme dönemindeki çocuklarda bu durum gözlenebiliyor. Eskiden beri öğünlerle birlikte çay içme alışkanlığı olan birisinde demir eksikliği gözlenmiyorsa öğünlerle birlikte çay içilmesinde sorun yoktur. Emilen %10’luk demir bünyeye yeterli gelmektedir. Ben birkaç yıldır kahvaltıda fazla çay içmiyorum, 1 bardak süt içiyorum. Çaya alışmış birisi kahvaltıda süt nasıl içilir diye düşünebilir, ben de böyle düşünürdüm. Fakat bir dönem içtikten sonra insan alışıyor. Çocuklarda daha hassas olmak lazım, çok fazla çay içirmemek gerekiyor.
Yeşil çay, siyah çay, bergamotlu çayın tüketimleri arasında fark var mıdır?
Yeşil çay içindeki antioksidan miktarları açısından siyah çaydan daha faydalı. Aynı zamanda yeşil çay siyah çaylar gibi kavrulmadığı için daha sağlıklı. Ülkemizde yaygın olan siyah çayın içilmesinde de sağlık açısından bir sıkıntı yoktur. Daha faydalı olana yönelmek isteyenlere de yeşil çayı tavsiye ederiz. Bergamotlu çayın da siyah çaydan pek farkı yok, sadece aroması var.
Şekerli çay içilmesini tavsiye etmiyoruz, illaki şekerli içilecekse de öğünler arasında içilmemesini öneriyoruz.
Soğuk çayların içinde katkı maddeleri var mıdır, sağlığa zararlı mıdır?
Soğuk çaylara çay özütü katılıyor, bunu da bir şekilde çayı demleyerek elde ettiklerini tahmin ediyorum. Soğuk çaylarda birçok katkı maddesi var, şeker var. Markasına göre çok değişken, içeriğine bakmak lazım. Soğuk çayların sorunu içerisinde hem şeker, glikoz şurubu, fruktoz şurubu içermeleri. Soğuk çaylar aromalı içecek sınıfındadır. Bunlarda meyve suyu olmak zorunda değil, sadece aroma katılıyor, geri kalanlar katkı maddeleri. Soğuk çaylarda kıvam arttırıcılar kullanılmaz, en çok koruyucular olabilir. Şeker olarak pancar şekeri kullanılıyorsa ve içinde koruyucu, renklendirici yoksa bunlar tercih edilebilir. Soğuk çay evde de yapılabilir, serinlik niyetiyle içilebilir. Yazın sıcak havada öğleyin yemek yemeyip bir bardak soğuk çay içildiğinde, yanında bir avuç kuruyemiş yenildiğinde bunda bir sorun yoktur, bu sizin öğle yemeğiniz olur. Ama güzel bir öğle yemeği yanında soğuk çay içildiğinde, sonrasında tatlı yendiğinde bu abartılmış bir durum olur. Soğuk çay içmek istiyorsak tatlı yememeliyiz. Bunlar her gün değil, nadiren içilebilecek içeceklerdir.
Çay demledikten sonra ne kadar bekletilebilir, içinde toksinler gelişir mi?
Çay içinde demle birlikte bir saatten fazla durmamalıdır. Eğer bir saatten fazla duracaksa demi süzüp ayırmak gerekir. Bekleyince bazı zararlı maddeler var, kimyasal isimlerine girmeyelim, bunların çaya geçmesi söz konusu oluyor. Bu yüzden içinde demle birlikte, süzülmeden bir saati geçmesin diye tavsiye ederim.
Bergamot aromalı çayların alkol ile çözünmesiyle ilgili sıkıntı var mı?
Yoktur, bergamot normalde su bazlı bir aroma. Ayrıca alkollü bir ortamda elde edilmiş olsa bile, çay yüksek ısıda fırınlanıp kuru hale getirildiği için içinde alkol varsa bile uçuyor, bir sıkıntı olmaz, fıkıh uzmanlarının görüşü bu şekilde.
Çayı çok sıcak tüketmek zararlı mıdır?
Çok sıcak, çok soğuk yiyip içmek gırtlak ve mide sağlığı açısından pek iyi değil. Çayın bir olumsuz yanı da bu olabilir, kaynar çay mideye indiriliyor. Bu yüzden çayı dinlendirip, biraz soğutup içmekte fayda var.
Kaçak çayın (Seylan çayı) klasik siyah çaylardan aroması dışında içerik olarak bir farkı var mı?
Seylan çayını atarken rengi çıkıyor, boya mı var diye benim de aklıma gelmiyor değil. Bununla ilgili çok net bilgim yok. Kullanılan çay türü ve teknolojisinden dolayı bir farklılık olduğunu tahmin ediyorum fakat kesin cevap vermek için analiz yapmak gerekir. Çıkan boya çayın kendi boyası mı yoksa ekstradan boya var mı diye incelemek gerekir. Bu soruya net bir cevap vermem şu an mümkün değil.
Kahve tüketimi artıyor, kahve zincirlerinde satılan kahvelerin İslami açıdan içilmesinde sıkıntı var mıdır?
Kahvenin kendisiyle ilgili bir sorun olduğunu zannetmiyorum. Hayvansal ürün kahve kremasından bulaşabilir, kremada emülgatörler var, büyük oranda yağlardan elde ediliyor, monogliserit veya digliserit ve bunların türevleri tercih ediliyor. Bunların kaynakları hayvansal kaynak ise helal olmayabilir, helal sertifikası yoksa ve bitkisel olduğu da belirtilmiyorsa o zaman kaynağı bizim için meçhul oluyor. Sade kahvelerde sorun olduğunu zannetmiyorum, üçü bir arada ve krema katılan kahvelerde helallik açısından şüphelidir.
Soğuk kahveleri benzin istasyonlarında, marketlerde sıkça görüyoruz. Bunlarla ilgili düşünceleriniz nedir?
İçeriklerine bakmak gerekir, sadece filtre edilip oraya konulmuş kahvelerse sorun yoktur. Ben içeriklerine bakmadım, içine ekstradan bir şey konulup konulmadığını bilmiyorum. İzleyicilerimiz içeriğine baksınlar, eğer filtre kahve dışında bir içerik varsa onu tercih etmesinler veya içeriğine göre tercih etsinler. “Kaşığımda Ne Var?” kitabımızda hangi maddelerden kaçınacakları ile ilgili bilgiler var, 100 civarında ürün grubunu değerlendirdik, her bir ürün grubunun nasıl seçileceği ile ilgili örnek içerikler de var, kitabı incelerlerse kahveyi ve diğer ürünleri nasıl seçmeleri gerektiğini öğrenebilirler.
Gazlı içecekler zararlı mıdır?
Gazlı içeceklerdeki sorun gazda değildir, karbondioksit gazı zararsızdır. Sorun içeceklerdeki şeker miktarı ve şeker türü. Sade maden suyunda sorun yok, fakat meyve aromalı maden suyu ise içerinde hem şeker hem koruyucular var, biz bunu önermiyoruz. Bahsettiğimiz meyveli gazozsa içinde renklendirici, kıvam arttırıcı, koruyucu, şeker, glikoz şurubu, tatlandırıcı var dolayısıyla külliyen zarar oluyor. Gazlı içeceklerde genel anlamda içindeki gazdan değil, şeker ve katkı maddelerinden kaynaklanan zarar söz konusudur. Gazlı içeceklerden sade maden suyu dışındakileri önermiyoruz.
Bazı maden sularında ekstra karbondioksit gazı ilave edilmiştir yazıyor. Bu kaçınılması gereken bir durum mudur?
Karbondioksit gazında bir sorun yoktur, kaçınılması gereken bir durum değildir.
Enerji içecekleri ile ilgili sağlık açısından sakıncaları olduğu söyleniyor, caiz olup olmadığıyla ilgili çekinceler var. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Enerji içecekleri içerisinde uyarıcı maddeler var. Bunların birçoğu bitkilerden elde edilen doğal özütler. Kahvelerin içindeki kafein bizi nasıl uyarıyorsa bunlar da aynı şekilde, beynimizi ve kalbimizi uyarıyor. Kalbimiz açısından bu riskli olabilir, ritim bozukluğu yapabilir. Bir yarışçı fazla miktarda enerji içeceği içtikten sonra kalbi durdu, hayatını kaybetti. Helallikle ilgili bu doğal özütler alkol içerebilir, özüt alma metoduna bağlı olarak bunlar değişir. Özüt alırken alkol kullanılıyorsa ve alkol gıdaya katılıyorsa fıkıh uzmanları bunun uygun olmadığını söylüyorlar. Bir zorunluluk yoksa, bunun yerine içilecek başka metotlar yöntemler varsa onun tercih edilmesini söylüyorlar. Dolayısıyla helallik açıdan bir şüphe bulunur.
Açık süt olarak bildiğimiz sütler bir dönem kötülendi, paket sütler yaygınlaştı, şimdi ise tekrar gündeme geldi. Hangi sütleri tercih etmeliyiz?
Sütün hijyenik ortamda mikroplara bulaşmasını engelleyerek tüketiciye ulaşmasını sağlamak en önemli konu. Eskiden bu pek mümkün değildi, soğuk zinciri sağlamak zordu. Dolayısıyla açık sütlere pek sıcak bakılmıyordu. Kutu süt, pastörize süt dediğimiz sütler yaygınlaştı. Şimdi ise marketlere çiğ süt (ari süt) gelebiliyor, üretim çiftliklerinin belli standartı ve temizliği sağlaması gerekiyor, bunlar kontrol ediliyor. Bu standartları sağlayan sütler çok rahatlıkla kaynatıp içilebilir. Sağlıklı bir şekilde soğuk zincire uyularak gelen sütler de kaynatıp içilebilir. Genel olarak baktığımız zaman her yerde aynı itinayı sağlamak zor, hijyeni sağlamak her zaman kolay olmuyor. Bizim genel önerimiz pastörize günlük sütlerin tüketimini ön planda tutulması. UHT sütleri ben pek tercih etmiyorum, nadiren tüketiyorum, tüketilmesinde de sakınca yoktur. Çiğ süt alınabiliyorsa evde kaynatıp tüketilebilir, hiçbir mahsur yok, besin değeri azalabilir deniyor fakat bu dikkate alınacak miktarda değil, dikkate almaya değmez. Tertemiz ambalaja girmemiş süttür. Türkiye’nin genelini düşündüğümüzde ilk önereceğimiz sütler pastörize günlük sütler olur.
Çocuklara daha fazla süt içirmek için muzlu, kakaolu sütler üretildi, bunları önerir misiniz? Evde kendimiz ısıttığımız sütün içine bir miktar çilek reçeli, vişne reçeli katabilir miyiz aynı tadı versin diye?
Sade sütleri tercih ediyoruz, şeker katılmış sütleri pek tercih etmiyoruz, arada bir olabilir ancak genel tercihimiz çocukların sade süre alıştırılması. Onun dışında evde kendimiz bal, şeker, reçel, kakao koyabiliriz. Ancak tercihimiz sade soğuk süt olmalıdır. Evde kendi yaptıklarımızda hiçbir sorun yok. Fakat marketten aldıklarımızda kıvam arttırıcı, aromalar kullanılıyor. Hazırları ancak arada bir önerebiliriz. Sürekli olarak hazır çikolatalı, muzlu süte pek alıştırmamak lazım. Piyasada kalitesiz meyveli sütler de var, sadece aroma katıyor. Onları pek tercih etmiyoruz. Tercihimiz sade süt ve evde kendi yaptığımız karışımlar.
Devam sütü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Anne sütünden erken kesildiyse bu tip gıdalara yöneliyor. Çocuğun beslenmesinde, bağışıklığın güçlenmesinde, ömür boyu onun sağlığını etkileyecek temel faktörler açısından anne sütü çok önemli, mutlaka olmalı. Anne sütü kesildiyse devam sütleri önerilebilir ancak bunlarla ilgili detaylı konuşmak gerekir, benim de piyasadaki devam sütlerini, mamaları incelemem gerekir. Benim şu anda söyleyeceklerim çok yüzeysel kalır.
Deve sütü, eşek sütü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Eşek sütü kanser hastalarına iyi geliyor deniyor, bununla ilgili proje yaptık ancak proje henüz sonuçlanmadı. Eşek sütünün içilmesi caiz değildir, fıkıh uzmanlarına sorduk, Peygamber Efendimiz’in eşek sütünün tüketimini bizzat yasakladığıyla ilgili hadis-i şerifler olduğu için tüketilmesinin kesin yasak olduğunu söylüyorlar. Ancak günün birinde şu miktarda eşek sütü kanserde tedavi edici gibi bir bilgi olursa o ilaç statüsünde olur, fıkhi durumu değişir. Deve sütünü ben kendim içtim, tat olarak çok farklı gelmedi, bunu özel olarak çok şifalı bir süt olarak abartmaya gerek yok.
Laktozsuz sütün hazım dışında bir faydası var mıdır?
Yoktur, aldığımız UHT sütlerden çok farklı değildir, içinde laktaz enzimi bulunur, laktozu (süt şekeri) parçalayamayanlar, bağırsaklarında laktaz enzimi eksik olanlar için önerilir. Sindirilemeyen laktoz bağırsaktaki mikroorganizmalar tarafından kullanılır, gaz ve şişkinliğe neden olur. Bu kişiler için laktozsuz sütü öneriyoruz.
Meyve suyu içmekle meyve yemek arasında fark var mıdır?
Tabi ki fark var. Meyve, meyve suyu ve meyve posasından oluşuyor. Meyve suyu içerinde birçok mineral, vitamin barındırır, şeker barındırır, bizim mide bağırsak sistemimizin posaya da ihtiyacı vardır. Meyvenin faydalı kısmı meyve suyu değil meyvenin tamamıdır. Meyve suyunun faydası ayrı, posasının faydası ayrıdır. Posa sindirilemeyen liflerden oluşur, bunlar bağırsağımızda dışkının büyük kısmını oluşturur, bununla birlikte bağırsağımızda beslediğimiz 2 kiloya yakın mikrobiyota dediğimiz mikroplar var. Biz mikrobiyotayı meyve ve sebze posalarıyla besliyoruz, dolayısıyla sağlığımızı direkt olarak etkiliyor. Meyveyi bütün olarak tüketelim. İkram edilen sıkma portakal suyunu da içebiliriz fakat enerji değeri yüksektir dikkat etmek gerek. Çocuklarımıza verelim öğünle birlikte içsinler. Fakat çocuklarımız meyve yemeyip sadece meyve suyu içerse büyük bir hataya düşmüş oluruz. Çocuklarımıza meyvenin kendisini yemeyi alıştırmalıyız.
Prof. Dr. Fatih Gültekin
Comments are closed.