Archive

Mart 2020

Browsing

Korku ile hareket ediyoruz.

Düşünmeden ve hızlıca.

Gelen her habere inanıyoruz. Ürkütücü olanlar daha çok dikkatimizi çekiyor.

Vaktimizin çoğunu bu haberleri almak için harcıyoruz. Bir haberle aşırı rahatlıyoruz, bir diğeri ile aşırı korkuyoruz.

Neden? Ne bekliyoruz?

Çünkü davranışlarımızı en çok etkileyen şey duygularımızdır. Bu duygulardan da en kuvvetlisi korku duygusudur. Korku duygusu beyni hakimiyeti altına aldığında, doğruyu yanlıştan ayırt eden düşünen beyin kısmı devre dışı kalır. Düşünmeden hareket ederiz.

Tehlike ya da korkuya dair doğru bilgiler aldıkça düşünmeye başlarız. Yanlış ya da korku içeren bilgiler geldikçe düşünmeyi yine geri plana bırakır, korku ile hareket ederiz.

Ürkütücü, dehşete düşüren haber ve görüntüler korkuyu artırır. Korku insanın düşünmeden ve panikle hareket etmesine neden olur. Bu tehlike karşısında ne yapmalıyım? Kalbiniz daha hızlı çarpar, daha sık nefes alıp verirsiniz ve her an kötü bir şey olacakmış gibi bir beklenti içerisine girersiniz. Beyniniz adeta hack’lenmiştir. Tehlikeyi ve korkuyu algılayan beyin bölgeniz harıl harıl çalışır ve sizi tetikte tutarken, sakin kalmanızı ve düşünmenizi sağlayan beyin bölgeniz devre dışı kalmıştır. Sürekli haber takip etmeniz ve sosyal medyadan yayılan kuşku ve korku uyandırıcı gönderilere maruz kalmanız sizin düşünen insan olmanızı engellemiş panikle ne yapacağını bilmeyen bir canlı haline getirmiştir.

Corona bir virüs, solunum yollarını etkiliyor. Bize bulaşmasını engellemek için fiziksel hijyene dikkat etmemiz gerekiyor.

Eksik, yanlış, yalan ve korku içerikli haberlerle virüs, beynimizi etkiliyor. Bize bulaşmasını engellemek için zihinsel hijyene dikkat etmemiz gerekiyor.

Beyniniz, ruh sağlığınız, zamanınız bu kadar mı kıymetsiz? Bakın, düşünmeden hareket ediyorsunuz. Korkuyla, panikle. Size adeta korku pompalayan sosyal medya hesaplarına ya da insanlara bir bakın. Kuşkucu, paranoyak, sürekli olumsuz düşünen, mutsuz, kavgacı, uzlaşmaz, takıntılı insanlar. Bu insanların sizin beyninizde serbestçe, istedikleri zaman, istedikleri miktarda dolaşmasına izin veriyorsunuz. Ne garip… Sokakta karşılaşsanız iletişim kurmaktan kaçınacağınız kişilerin söylediklerine ve yaydıklarına inanıyorsunuz. Neden mi? Çünkü beyniniz hack’lendi. Şiddet, korku ve kuşku her zaman prim yapar. Günlerce ne izlediniz bir bakalım.

  • Ne yaptığı bilinmeyen bir virüse ait haberler
  • Virüs kaynağı yarasa görüntüleri
  • Sokakta, iş yerinde, asansörde yere düşen insanlar
  • Yaralı ve ölüleri toplayan uzay kıyafetli insanlar
  • Çaresiz sağlık görevlileri

Tehlikeler karşısında yapılacak şey tedbir almaktır. Ancak bu kadar büyük bir korku bombardımanı karşısında kaygılı insanlar büyük bir panik ve kaos yaşamaya başladı.

Burada şu ince detayı hatırlatmakta fayda var. Bizim şu an söz ettiğimiz şey insanların tedbirlerini almalarına rağmen yaşadıkları korku ve panik hissi. Evlerinde korku ile yaşamaları. Kendilerini bu büyük üzüntü ve stresten kurtaramamaları. Televizyon ya da sosyal medyadan olumsuz haberleri takip ederek kaos haberlerine inanmaları, bütün bir günü korku içinde yaşamaları. Gece başlayan uykusuzluklar, tükenmişlik hissi, gelecek kaygısı, ümitsizlik.

Peki bütün bu stres dolu yaşamın bizi en az etkilemesi için ne yapmalı?

Fiziksel temizliğe ve hijyene dikkat ediyoruz. Önlemlerimizi aldık. Peki ya zihinsel hijyen için ne yapmalı?

Önce Doğru Bilgi ve Tedbir

  • Corona virüs nedir, nasıl bulaşır, nasıl korunuruz, ne yapmamız gerekir? Bu konu ile ilgili bilgileri sağlık bakanlığı ve resmi kurumlardan al. Onların sosyal medya hesaplarını takip et ve internet sitelerinden bilgi al. Resmi kurumların önerilerini ciddiye al ve eksiksiz uygulamaya çalış.
  • İşin uzmanı olmayan popüler ve tartışmacı kişileri izleme, takip etme. Onları tanırsın. Her programa çıkarlar, her konuda fikirleri vardır. Olayları ya çok hafife alırlar ya da aşırı derecede korku pompalarlar. Bu gibi insanlar profesör de olsalar, bir üniversitede çalışsalar da uç düşüncelerinin esiri olmuşlardır. Amaçları daha çok izlenmek olan televizyonların elinde birer oyuncak olmuşlardır.

Beyni zehirleyen haberlerden uzaklaşmak:

Sen tedbirini aldıktan sonra dışarıdaki olayların anlık ve dakika dakika değişimlerinin önemi azalacaktır. Sürekli sosyal medyada vakit geçirmek seni daha endişeli, huzursuz, öfkeli ve mutsuz bir insan haline getirir. Bu yüzden whatsapp gruplarından gelen mesajlar ve sosyal medya takipleri için kendine bir program ve zamanlama ayarla. Örnek olarak günde 2 ya da 3 kez 30’ar dakika gibi. Sürekli elinde telefon ve karşında televizyon beynini zehirlemekten başka bir amaca hizmet etmez.

Beyni Beslemek

Yetkililer sosyal izolasyonu tavsiye ediyor. Bu artık bir tavsiyeden ziyade yapılması gereken bir zorunluluk. Acil durumlar dışında dışarıya çıkmıyoruz. Evde ne yapabiliriz? Beynimizi besleyelim. Nasıl mı?

  • Bir konuyu tüm yönleriyle öğrenmek için okumalar ve araştırmalar yapmak. Notlar tutmak. Sunum hazırlamak.
  • Bir yönetmenin ya da oyuncunun tüm filmlerini seyretmek, belgesel izlemek.
  • Biyografi tarzı kitaplar okumak.
  • Her gün egzersiz yapmak.
  • İbadet etmek, nefes egzersizi yapmak, tefekkür etmek.
  • Bir şiir veya şarkı/türkü ezberlemek, hikaye ve romanları okuduktan sonra anlatmak.
  • Evin içinde düzenlemeler yapmak. Küçük onarımlar, eski eşyaların ayıklanması gibi işler.
  • Beceri gerektiren müzik aleti çalmak, resim yapmak, mutfak işleri yapmak, yeni tarifler denemek, çiçek bakımı gibi hobiler ve sanatsal faaliyetlerde bulunmak. Körelmiş yetenekleri canlandırmak.
  • Fırsat varken uyumak.

Yukarıda vermiş olduğumuz aktiviteleri belki de yapıyorsunuz. Ama tüm sakinliğiniz ve büyük bir dinginlikle yaptığınızda rahatladığınızı göreceksiniz. Bu aktiviteler beyni besleyen onu zehirlenmekten kurtaran aktivitelerdir.

Karantinaya almak.

Nasıl corona gibi virüslerden korunmak için karantinaya ihtiyaç duyuluyorsa, yanlış/eksik/yanlış bilgi yayan sosyal medya hesaplarını karantinaya alın ve engelleyin. Whatsapp gruplarından bu tür paylaşım yapanları uyarın ve gerekirse gruptan çıkın. Herkesin önemli gördüğü bir konuyu paylaştığı bazı gruplar gerçekten doğru uyarı değil, zehir saçıyor.

Çevrenizi motive edecek, ümit verecek konuşmalar yapın. Aşırı rahat davranan insanları uyarın. Evde kalın ve sürecin sonlanmasını bekleyin.

Unutmayın ki Sağlık Bakanlığının el yıkamak, mesafeyi korumak, evde kalmak gibi dikkatle uyulması gereken tavsiyeleri gerçekten hayati öneme sahiptir.

Prof. Dr. Yavuz Selvi

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Günümüzde grip salgını sözünü sık sık duyuyoruz. Hatta halk arasında bu salgına sebep olan İnfluenza virüsü ‘’ortalık mikrobu’’ olarak bilinir. Fakat grip pandemisi sözünü duymaya pek alışkın olduğumuz söylenemez. Pandemi diyebilmek için dünya genelinde birçok ülke insanını etkilemesi gerekir. Bir influenza virüsünün pandemiye sebep olması için insanların o viruse bağışık olmaması ve virüsün virülansı yüksek bir genetiğe evrilmiş olması gerekir. İnfluenza virüs alt tiplerinden en sık İnfluenza tip A pandemilerden sorumlu tutulur. İnfluenza tip A virüsü,  hemaglütinin ve nöraminidaz olarak adlandırılan yüzey antijenlerini ‘’antijenik kayma’’  mekanizmasıyla değiştirerek farklı bir genetik yapıya dönüşür ve böylece pandemiye sebep olur.

Günümüzde de dünya üzerinde birçok ülke yeni tip bir Corona Virüs nedeniyle grip pandemisi ile karşı karşıyadır. Ülkemizde de tanısı kesinleştirilmiş ve karantinaya alınmış vakalar vardır. Hal böyle iken geçmiş zamanda yaşanmış,  en fazla sayıda insanı etkileyen ve en fazla sayıda insanın ölümüne sebebiyet veren İspanyol Gribi Pandemisi tekrar gündeme gelmiştir.

İspanyol Gribi, sanıldığının aksine adını ilk olarak İspanya’da görüldüğü için almamıştır. 1918 yılında birçok ülkenin taraf olduğu, doğrudan ya da dolaylı olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı gerçekleşmiştir. Bu ülkelerde, savaş şartlarında oldukları için değişen oranda basına sansür uygulanmıştır. İspanya ise savaşa katılmayarak tarafsız kalan ülkelerdendir. Bu nedenle grip salgını görülmeye başlandığı andan itibaren İspanyol basınına yansımış ve halk haberdar olmuştur. Böylece grip salgınının ilk İspanya’da görüldüğü ve buradan tüm dünyaya yayıldığı izlenimi oluşmuştur,  fakat sonradan böyle olmadığı anlaşılmıştır (1).

‘’İspanyol Gribi’’ birbirini takip eden üç dalga halinde yayıldı.  4 Mart 1918’de Kansas’ta Camp Funston’da  aşçı olarak çalışan bir şahsın öksürük, ateş ve baş ağrısı şikayetlerinin mevcut olduğu ve sonrasında üç hafta içinde 1100 askerin hastaneye kaldırıldığı ve binlerce kişinin daha etkilendiği bildirildi. Bu vakanın birinci dalganın başlangıcı olduğu düşünüldü (2). Birinci dalgada hastalık hafif seyirliydi ve kısa sürmüştü, mortalite mevsimsel grip salgınlarındakine benzer seyirliydi (3). Daha ölümcül seyreden ikinci dalga 1918’in Ağustos ayında başladı. Ülkelerinin savaşa katılması nedeniyle Boston, Freetown ve Fransa’daki Brest limanlarından hareket eden orduların askerleri mutasyonlu virüs için taşıyıcı oldu ve  virüs Avrupa’ya, Afrika’ya ve Amerika kıtasına bu askerler aracılığıyla yayıldı. Böylece ikinci dalga görülmeye başlandı ve dünyanın birçok yerine yayıldı. Pandemiye bağlı hastalık ve ölüm vakalarının çoğu ikinci dalga sırasında meydana geldi (4). Hastaların kliniği 40 dereceye kadar çıkabilen yüksek ateş, burun kanaması, solunum güçlüğü, ensefalit, nefrit benzeri kanlı idrar ve komaya kadar varabilen değişik şekillerde kendini gösterdi. Dünya üzerinde 1918’in Aralık ayında gribin yayılımının durduğu ve salgın tehlikesinin ortadan kalktığı düşünüldü. Birçok ülke karantina önlemlerine son verdi. Fakat 1919 yılının sonlarına doğru Avustralya’da tekrardan bir salgın patlak verdi ve böylece üçüncü dalga başlamış oldu. Üçüncü dalga, ikinci dalgaya göre daha hafif seyirliydi.

”İspanyol Gribi”nin dünya genelinde yaklaşık 500 milyon insanı etkilediği ve 50-100 milyon insanın ölümüne sebep olduğu tahmin edilir. Diğer influenza pandemilerinde vaka-ölüm oranı %0,1’in altında iken, ‘’İspanyol Gribi’’nde bu oran %2,5’un üzerindeydi (5,6). Bu kadar ölümcül bir grip salgınının etkeni araştırıldığında H1N1 virüsü olarak saptandı. Fakat etkenin saptanması sanıldığı gibi kolay olmadı. Viral enfeksiyonun zemin hazırladığı sekonder bakteriyel pnömoni ölümün başlıca nedeniydi. Bu nedenle grip nedenli ölen hastalarda otopsi yapıldığında, akciğerde bakteriyel enfeksiyonun izlerine rastlandı. Bu nedenle ve hastalık kliniğinin bakteriyel enfeksiyonla benzer olması,  daha virüslerin keşfedilmemiş olması gibi nedenlerle hastalık etkeni olarak bakteriler üzerinde duruldu.  Hatta ilaç ve aşılar bakteriler baz alınarak üretilmeye çalışıldı.

Moleküler biyoteknolojinin 1990’ların sonunda gelişmesiyle birlikte etken virüsün saptanabilmesi için fırsat doğmuş oldu. Böylece  Taubenberger’in ABD Silahlı Kuvvetler Patoloji Enstitüsü’ndeki bilimsel çalışma grubu, viral genom RNA fragmanlarını 1918 salgını sırasında ölen Amerikan ordusu askerlerinin formalin ile sabitlenmiş, parafine gömülü otopsi dokularından izole etmeyi başardı (7). Ayrıca Alaska’da permafrostta(donmuş toprak) gömülü olan bir Alaskan Inuit kadından viral RNA’lar izole edildi (8).  Böylece etken virüsün sekiz RNA segmentinin hepsinin kodlama dizileri belirlenebildi (9). Bu çalışmalar sonucunda etken, İnfluenza A virüsü alt tipi H1N1 olarak belirlendi.

”İspanyol Gribi”ni diğer pandemilerden ayıran başlıca özelliklerinden biri; etkilenenlerin çoğunluğunu yaşlılar ve çocuklar gibi bağışıklığı düşük olanların değil, tam tersi bağışıklığının güçlü olduğu düşünülen genç erişkinlerin oluşturmasıdır. 1918-1919 yılları arasında 15-34 yaş grubunda grip ve pnömoni nedenli ölüm oranları, önceki yıllara göre 20 kattan daha fazladır (10). Bu durumun nedeni araştırıldığında öne çıkan iki hipotez olmuştur. Birincisi, yaşça büyük olanların, 1918’den önce ortaya çıkan grip salgınlarında etkenle karşılaştıkları için bağışıklanmış olduklarından 1918 pandemisinden genç yaştakilere göre daha az etkilendiğidir (11).  İkincisi ise genç yaştaki insanların bağışıklığı güçlü olduğu için virülansı yüksek olan pandemi etkenine karşı fazla miktarda sitokin salgılaması ve fazla salgılanan pro-inflamatuar sitokinlerin klinik tablonun şiddetli olmasına sebep olmasıdır.

”İspanyol Gribi”nin nasıl başladığı sorusu akla geldiğinde yapılan çalışmalarla bu soruya cevap verilmeye çalışılmıştır. İnfluenza virüslerinin doğal rezervuarının yabani su kuşları olduğu bilinmektedir (13). Kuşlarda bulunan virüs suşlarından genetik materyal ‘’genetik reassortment’’ olarak adlandırılan işlemle insanlara bulaşan virüs suşlarına aktarılmaktadır. Bu olaya ‘’antijenik kayma’’ denir. Domuzlar hem kuş hem de insan virüs suşlarıyla enfekte olabildiği ve domuzlarda çeşitli genetiğe sahip virüs suşları saptandığı için domuzlar aracı olarak düşünülmüştür (14). 1997 yılında Hong Kong’da 18 kişiye kuş kaynaklı H5N1 influenza virüslerinin bulaşması da göstermiştir ki kuş gribi etkeni virüs suşları insana aracısız olarak doğrudan da bulaşabilir. Buradan da anlaşılacağı gibi pandemilerin sebebi genel olarak insanların hayvanlarla ve insanların insanlarla  temasının artmasıdır. Bu bilgiden yola çıkarak nüfusun kalabalık olduğu ve hayvanlarla temasın fazla olduğu topluluklarda pandemilerin daha sık ortaya çıktığı düşüncesi akla gelmektedir. Son 400 yılda görülen grip pandemilerinin çoğunun Asya’da (özellikle Çin’de) patlak vermesi de bu düşünceyi doğrular niteliktedir.  Halihazırda günümüzde de 2019 Aralık ayının sonunda  Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs salgınının gelişmiş ulaşım ağı ve artmış insan ilişkileri  nedeniyle ne kadar önlem alınmaya çalışılsa da birçok ülkeye yayıldığı ve yayılmaya devam ettiği görülmektedir. Bizim ülkemizdeki duruma baktığımızda Sağlık Bakanlığı tarafından tanısı kesinleşmiş ve kendisi ile çevresinin karantina altına alındığı vakaların olduğu bildirilmektedir. Resmi kurumlar tarafından gerekli önlemler alınmaya çalışılmakta ve alanında uzman kişilerce almamız gereken kişisel önlemler konusunda bilgilendirilme yapılmaktadır.

Genel manada baktığımızda uzmanlara göre salgından korunmak içi genel temizlik kurallarına uyulması ve gerekmedikçe kalabalık ortamlara girilmemesi gerekmektedir. Ayrıca iletişim çağında bulunmamız nedeniyle doğruluğu kesin olmayan haberlerin çabuk yayılması ve insanlarda korku haline sebep olması nedeniyle  resmi ağızlardan doğrulanmadığı takdirde bu tür spekülatif haberlere inanılmaması ve aklıselim bir şekilde kişisel önlemlerimizi almamız gerektiği tavsiye edilmektedir . Dileğimiz salgının daha fazla yayılmadan ve daha fazla insanın ölümüne sebep olmadan dünya üzerinden silinmesidir.

Dr. Ayşe Beyza Bekgöz

REFERANSLAR:

  1. Radusin M, Vojnosanit Pregl; The Spanish flu–Part I: the first wave,  2012 Sep; 69(9):812-7.
  2. Wever PC, Van Bergen L; .Influenza Other Respir Viruses. 2014 Sep; 8(5):538-46.
  3. Radusin M, Vojnosanit Pregl; The Spanish flu–Part I: the first wave. . 2012 Sep; 69(9):812-7.
  4. Radusin M, Vojnosanit Pregl The Spanish flu–part II: the second and third wave. 2012 Oct; 69(10):917-27.
  5. Marks G, Beatty WK Epidemics. New York: Scribners; 1976
  6. Rosenau MJ, Last JM Maxcy-Rosenau preventative medicine and public health. New York: Appleton-Century-Crofts; 1980
  7. Taubenberger JK, Reid AH, Krafft AE, Bijwaard KE, Fanning TG; Initial genetic characterization of the 1918 “Spanish” influenza virus.(1997) Science 275: 1793–1796.
  8. Taubenberger JK, Reid AH, Krafft AE, Bijwaard KE, Fanning TG; Initial genetic charaReid AH, Fanning TG, Hultin JV, Taubenberger JK ;Origin and evolution of the 1918 “Spanish” influenza virus hemagglutinin gene. (1999) Proc Natl Acad Sci U S A 96: 1651–1656.cterization of the 1918 “Spanish” influenza virus.(1997) Science 275: 1793–1796.
  9. Basler CF, Reid AH, Dybing JK, Janczewski TA, Fanning TG, et al. Sequence of the 1918 pandemic influenza virus nonstructural gene (NS) segment and characterization of recombinant viruses bearing the 1918 NS genes. (2001) Proc Natl Acad Sci U S A 98: 2746–2751.
  10. Simonsen L, Clarke MJ, Schonberger LB, Arden NH, Cox NJ, Fukuda K J Infect Dis. Pandemic versus epidemic influenza mortality: a pattern of changing age distribution, 1998 Jul; 178(1):53-60.
  11. Morens DM, Clin Infect Dis; Antibody-dependent enhancement of infection and the pathogenesis of viral disease, 1994 Sep; 19(3):500-12.
  12. Tumpey TM, Basler CF, Aguilar PV, Zeng H, Solórzano A, Swayne DE, Cox NJ, Katz JM, Taubenberger JK, Palese P, García-Sastre A Science ; Characterization of the reconstructed 1918 Spanish influenza pandemic virüs, 2005 Oct 7; 310(5745):77-80.
  13. Webster RG, Bean WJ, Gorman OT, Chambers TM, Kawaoka Y Microbiol Rev; Evolution and ecology of influenza A viruses, 1992 Mar; 56(1):152-79.
  14. Ludwig S, Stitz L, Planz O, Van H, Fitch WM, Scholtissek C Virology ; European swine virus as a possible source for the next influenza pandemic, 1995 Oct 1; 212(2):555-61.

Bir süredir tüm dünya ile beraber Türkiye de COVİD-19 salgınına karşı mücadele etmektedir. Bu mücadele sürecinde toplumsal iletişimin oldukça sınırlı tutulması gerektiğinden yetkililer tarafından bazı önlemler alınmakta ve bu konu ile ilgili uyarılar yapılmaktadır. Toplumsal izolasyonun ve salgınla ilgili endişelerin had safhada olduğu bu dönem içerisinde çocukların ruhsal açıdan etkilenmesini minimuma indirmek için bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Aşağıda bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler bazı konulara maddeler halinde değinilmiştir.

  • Öncelikle çocukların yetişkinlerin verdikleri tepkilerden ve davranışlardan etkileneceği bilinmeli ve erişkinlerin kendileri için önerilen stresle baş etme becerilerini öğrenme ve uygulamaları önem arz etmektedir. Unutulmamalıdır ki çocuklar çok iyi duygu okuyucudurlar ve ebeveynlerinin yüz ifadelerinden bir şeylerin normal gitmediğini çok çabuk çıkarsayabilirler. Bu nedenle kendi stresimizle baş etmemiz ve çocuklarımıza bu konuda rol model olmamız önemlidir.
  • Diğer yandan çocuklarımıza yaşlarına uygun bir şekilde anlayabilecekleri bir dille durum anlatılmalı, soracakları sorulara yaşlarına uygun, ancak kaygılarını tetiklemeye sebep olmayacak şekilde cevap verilmelidir. Birçok defa aynı konularla ilgili soruları dile getirebilecekleri bilinmeli ve sabırlı olunmalıdır.
  • Cevap verilirken durumun ciddiyetinden ziyade bize düşen sorumluluklara basitçe vurgu yapılmalı, sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz sürece güvende olacağımız anlatılmalıdır. Gereksiz ve uzun detaylardan kaçınmalı, kısa ve öz cevaplar verilmelidir.
  • Çocuklarımızın salgınla ilgili haber ve görüntülere fazlaca maruz kalmaları engellenmeli, bizler de bu haberleri izlerken fazlaca duygusal tepkiler vermekten kaçınmalıyız.
  • Ayrıca çocuğumuzla beraber tüm ailenin katılacağı ev içi eğlenceli aktivitelere zaman ayırmak, evde endişeli bir hava oluşmasına engel olacağından bu dönemde oldukça kıymetli olacaktır.
  • Yine fiziksel olarak kısıtlanan çocuğumuzun şartlar dahilinde fiziksel aktivite yapmasına fırsat vermek önemlidir.
  • Evde kaldığımız süre içerisinde çocuğumuzun derslerine yardımcı olabiliriz. Ancak bu dönem içerisinde derslerle ilgili yüksek beklentileri dillendirmek ve özellikle eleştirel bir dil kullanmak çok uygun olmayacaktır.

Bu zor dönemleri sabırla ve metanetle geçirirken çocuklarımızın ruhsal durumlarını takip etmemiz ve gerekli önlemleri önceden almamız onların ruh sağlıkları için önemli olacaktır.

Doç. Dr. Ömer Faruk Akça

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı