Yazar

Sayader

Browsing

Son yıllarda elektrikli scooterların kullanımı dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Saatte 25 km hıza ulaşabilen, fren yapabilen, motorlu, iki tekerli bu sessiz ulaşım araçlarının kullanımı özellikle genel araç trafiğini azaltmak ve kısa mesafelere daha hızlı ulaşım sağlamak amacıyla teşvik edilmektedir. Ancak, güvenli sürüş açısından nispeten dengesiz ve riskli olan bu araçların insan ve araç trafiği içerisinde, bu araçlara özgün tahsisi olmayan sürüş alanlarında ve güvenlik kurallarına uyulmadan kullanılması ciddi kazaları da beraberinde getirmektedir.

Sağlık ve Yaşam Derneği “SAYADER” olarak 19-22 Mayıs 2022 tarihleri arasında birey ve toplum olarak her geçen gün önemine çok daha fazla şahit olduğumuz ” Sağlıklı İletişim” konusunu ana tema edindiğimiz 2. Sağlıklı Yaşam Zirvemizi Ankara, Kızılcahamam Çam Termal Otel‘de gerçekleştiriyoruz.

İletişim çağı olarak adlandırılan ve gelişmiş iletişim argümanları ile yeryüzünün her köşesine anlık erişimin mümkün olduğu günümüz dünyasında, İletişim sorunlarının bireysel olduğu kadar, aile başta olmak üzere toplumsal sınıflar ve devletler arasında telafisi güç ihmallere, çatışmalara, kavgalara, yıkımlara yol açacak ölçüde yaşanıyor olması çok acı bir gerçekliktir.

Sürekli şikâyet ettiğimiz, paha biçilmez değerlerimizi her gün bizden koparan, biraz daha uzaklaştıran bu sorunu gündem edinmenin, daha fazla gecikmeden çözüm için biraz vakit ayırmanın zamanı gelmedi mi?

Baharı iliklerimize kadar hissedeceğimiz muhteşem doğa içerisinde, hasret kaldığımız dostlarla bir araya gelmeyi, kucaklaşmayı, kaynaşmayı ve yeni dostluklar kurmayı arzu ettik. İletişime ve iletişim kusurlarına dair tüm soruların cevaplarını en yetkin uzmanlarından dinleyeceğiniz oturumlar, çok keyifli atölyeler planladık. Aynı saat dilimlerinde farklı yaş grubu çocuklar ve gençler için uzman eğitimci ve psikologlar eşliğinde eğlenceli atölyeler, izcilik etkinlikleri, yarışmalar düzenledik.

Biz SAYADER olarak “İyi iletişim, sağlıklı yaşam” sözümüzün gereğini yerine getirip; çam ormanı içerisinde doğa yürüyüşleri ile nefes alacağımız, termal sularından istifade edeceğimiz, fasıllar ve dost muhabbetleri ile gönüllere dokunacağımız dopdolu bir program hazırladık. Ertelemeden, gecikmeden kendiniz ve değer verdikleriniz için küçük bir adım atma sırası sizde…

Aile bireylerimiz ve dostlarımızla çok kıymetli anılar biriktireceğimiz zirvede buluşmak dileği ile…

Saygı ve sevgilerimizle,

Prof. Dr. Kazım Karaaslan
SAYADER Yönetim Kurulu Başkanı

Günümüzde altı yıl süren tıp fakültesi eğitiminin ardından mezun olan hekimlerin önünde; ya tıpta uzmanlık sınavına (TUS) girerek aldıkları puana göre tercih yapıp uzmanlık sürecine yönelmek ya da pratisyen hekim olarak çalışma hayatına devam etmek gibi iki seçenek bulunmaktadır. Hemen hemen her tıp öğrencisi mezuniyet sonrası, sevdiği ve ilgi duyduğu bir alanda daha derin bilgi ve beceri sahibi olmak için uzmanlık eğitimi almayı arzu eder.

Açlığın bir diyet önerisi ile karşımıza çıktığı bu yıllarda aslında yüzyıllar öncesinde de bu yönde öneriler yapıldığını görüyoruz. Şöyle ki; İbni Sina ya hastalıkların en önemli nedeni sorulduğunda “Bir yediğini tam sindiremeden yeniden yemek yemek” olduğunu söylemiştir. İbni-i Haldun ise, “İnsanı açlık öldürmez, alıştığı tokluk öldürür” demiştir.

İçecekleri ele aldığımızda alkollü ve alkolsüz içecekler var. Alkollü içecekleri bu programın dışında tutuyoruz. Alkolsüz içecekleri sınıflayacak olursak: su, çay, kahve, gazlı içecekler, enerji içecekleri, süt, meyve-bitki içerikli içecekler, zenginleştirilmiş su, sporcu içecekleri var.

Sağlıklı yaşamak artık günümüz insanının çok önem verdiği ve planları arasına aldığı bir konu haline gelmiştir. Son yıllarda yaşam süresinin uzaması yanında hastalıkların da çoğalması, bireyleri bu ömrün nasıl sağlıklı geçirileceği düşüncesine sevk etmiştir.

Hekim öncelikle sağlıklı olmak için uyulması gereken kuralları bildirir; böylece sağlıklı yaşam sağlanır. Eğer tüm tedbirlere rağmen hastalık ortaya çıkarsa tedaviye geçilir. Sağlıklı yaşam konusundaki bilgilerin sadece hastalara değil tüm insanlara ulaştırılması gerekmektedir.

Tarihin her döneminde ve her coğrafyada hekim vardı ve tedavi ediyordu. Evler ona göre inşa ediliyor, mutfak o bilgilere göre şekilleniyor, giyinmek, yıkanmak, uyumak onların önerdiği kurallara göre yapılıyordu.

Osmanlı Tabiplerinin “esbab-ı sitte-i zarûriye” yani “zorunlu olan altı sebep” dedikleri, sağlık konusunda bilinmesi ve uyulması gereken temel kurallardı. Bu kurallar genel olarak:

  • Hava ve onunla ilgili konular (mevsimler, yaşanan yerler, giyim kuşam)
  • Yemek-İçmek konusundaki bilgiler
  • Spor, hareket ve hareketsizliğin sağlığa etkisi
  • Duyguların sağlığa etkisi
  • Uyku ve onunla ilgili kurallar
  • Arınmak; vücutta kalıp atılamayan maddelerden kurtulmaktır.

Hava

Osmanlı hekimleri sağlıklı yaşam için en önemli unsurlardan ilkinin hava olduğunu bildirir. Hava, insan için en lüzumlu ve en vazgeçilmez olan unsurdur ve beden ona muhtaçtır. İnsan nefes almadan bir an bile duramaz. Bu yüzden aldığımız havanın kalitesi sağlığımız için çok önemlidir. Solunan temiz havanın ruha rahatlık verdiği belirtilir.

Taze hava ömrümüzün mayası gibidir. İnsan hayatı için önemli olan şey, soluduğu havanın “İyi hava” vasfında olmasıdır. “İyi hava nasıl olmalıdır ve iyi havanın göstergesi nedir?” derseniz; solunan hava temiz olmalı, saf görünmeli, kötü kokular içermemeli, tozdan buhardan tüten nesnelerden, dumandan uzak olmalıdır.  İnsan bu havayı soludukça “safa buluyor” rahatlıyorsa   başı ağrımıyorsa, gündüz vakti uykusu gelmiyorsa bu hava iyidir.

“Havanın mutedil olanı iyidir”. Yani ne çok sıcak ne de çok soğuk olmalıdır. İnsanın yaşaması için güneşin ısıttığı ılıman havalara ihtiyaç vardır. Havayı etkileyen diğer etkenler toprak ve sudur. Dağlar, yüksek yerler, derin çukurlar, göller, akarsular hepsi içinde yaşadığımız havayı farklılaştırır.  Oturulan yerlerin açık ve havadar yerler olması gerekir. Nemden uzak, iyi rüzgarların estiği mekanlarda yaşamak ömrü uzatır. Yaşam alanları, yüksek duvarlar arasında, dar alanlarda, yüksek ve sık ağaçlar arasında, çukur yerlerde değil, yüksek veya tepe olan yerlerde kurulmalıdır. Buralar, kuzey tarafı açık, iyi ve soğuk rüzgârların etkisi altında olan yerler olmalıdır. İçinde yaşanan evler, yüksek tavanlı olup kapısı gün doğusuna açılmalıdır. Kuzeyden esen poyraz rüzgârlarına ve doğudan esen rüzgârlara açık olması önerilen evlerin içine güneş girmelidir. Ayrıca incir, ceviz ağacı gibi büyük gövdeli ağaçların altındaki havanın iyi hava olmadığı, buralarda oturulmasının sakıncalı olduğu unutulmamalıdır.

Yılın dört mevsimi arasında en ılımlısı ilkbahardır. İlkbahar yaşamın neşe içinde olduğu bir zamandır. Bu mevsimde gönüller ferah bulur. Hekimler ilkbaharda havaların ısınmasıyla birlikte vücutta kıştan kalan, atılmamış olan zararlı maddelerin erimesi ve vücuda yayılmasından kaynaklı hastalık oluşmasından korkarlar. Bu sebeple bu artık maddeler yayılmadan önce tedbir alıp temizlemek hastalıkların önünü almak gerekir.

Hipokrat: “Bahar mevsimi bedenin terazisidir. Bünyedeki her bir zararlı maddeyi ortaya çıkarır ve onu tartarak bildirir. Akıllı olan bu tartıyı öğrenir, ağır veya hafif durumu fark eder ve bunu giderir.” der.

İlkbaharda kıştan kalan zararlı maddeler temizlendikten sonra dikkat edilecek birkaç nokta vardır; Özellikle ağır olmayan, hafif yiyeceklerden ve tercihen az miktarda yenmelidir. İlkbaharda sabah yemeğinden önce hafif bir spor yapılmalıdır.

Yaz mevsiminde havanın tabiatı sıcak ve kurudur. Çok sıcak hava benzi sarartır, ruhu bunaltır.

İbn-i Sina: “Yaz günlerinde sağlığa uygun hareket; ağır yiyeceklerden sakınmak, az yemek, sıcakta yürümemek ve soğuk havalı yerlerde oturmaktır.” der.

Sonbaharın tabiatı soğuk ve kurudur. Bu mevsimde daha çok sıcak tabiatlı ve yaş gıdalar yenmeli ve kuruluğu artıracak gıdaların yenmemelidir. Sonbaharda bedeni soğuktan saklamak gerekir. Bu mevsimde vücuda çörek otu yağı gibi sıcak nitelikteki yağları sürmek iyi gelir. 

Kış mevsiminin tabiatı soğuk ve nemlidir. Kış mevsimi hekimlerin sevdiği bir mevsimdir. Soğuk hava bedeni dinlendirir, hazmı kolaylaştırır ve yüzün rengini yerine getirir. Kışın, sindirim kuvvetli olduğundan kuvvetli yemek yemeli, et çok tüketilmelidir. Kışın sporu artırarak uygulamalı, çokça yapmalıdır.  

Yaşamak için insanın olmazsa olmazı hava olduğundan bu havayı etkileyen unsurlar olan toprak, su ve güneşin konumuna da çok dikkat etmek gerekir. Yaşadığımız yerlerin özelikleri insanların yaşamının niteliğini etkiler. Yaşam için yüksek dağlık yerleri tercih etmeliyiz. Böyle yerlerin havası insan bedenini kuvvetlendirir, yüzün rengini düzeltir, iştahı artırır, yaşlanmayı geciktirir. Alçak yerlerin havası durgun, hareketsiz, rüzgârsız ve sıcaktır, nemlidir. Böyle yerlerde yaşamak benzi soldurur, nefes almayı zorlaştırır, iştahı keser, anlama kabiliyetini köreltir, duyguları zayıflatır, çabuk sinirlenen insanlar haline getirir. 

İnşa edilen evler yüksek tavanlı ve kapıları büyükçe olmalıdır. Evin ana yönü ve kapısı gün doğusuna doğru bakmalıdır.  Evin kuzey tarafı yani poyraz tarafı açık olmalıdır. Güneş ışıkları evin her yerine girmelidir. 

Bedenin sağlığına önem veren ve özen gösteren kişi, bedeni aşırı soğuk ve sıcağın eziyetinden korumaya ihtimam göstermelidir. Sağlığını korumak isteyen insan giydiği kıyafetleri mevsimlere ve havaya göre seçmelidir. Onun için kumaş çok önemlidir. Elbiseler genellikle pamuk, keten, ipek, yün ve bunların karışımından yapılır. Sağlıklı olmak için kışın sıcak nitelikli kumaşlar, yazın soğuk nitelikli kumaşları tercih edilmelidir. En çok övülen elbiseler pamuklu kumaştan olanlardır. Keten ve pamuktan dokunan kumaşlar soğuk niteliklidir. İpek, ketenden sıcak fakat pamuktan soğuktur.

Yemek İçmek 

Yediğimiz yemek gıda mı, deva mı?

Deva denilen ve ilaç olarak kullanılan otların köklerdir ve gıda niyetiyle yenmemelidir; vücudun dengesini bozar hastalık yapar. 

Osmanlı hekimlerinin çok önem verdikleri ikinci nokta iyi gıdalardır. Ekmek, et ve tereyağı en ön sırada gelen iyi gıdalardır. Buğday, insan tabiatına en uygun gıdadır. Ekmek, en iyi gıdalardandır ve nitelikleri de iyi olmalıdır. 

İyi et temini için; hayvanın haşarılıkla, öksüzlükle büyütülmemiş olması, uzak yerden sürülüp kahırla gelmiş ise birkaç gün dinlenmeden kesilmemesi gerekir. İyi bir et için hayvanın kesildiği bıçak bile önemlidir. Etlerin iyisi, kemiğe yapışmış olan etlerdir. Hayvanın çok hareket eden kısımlarının etleri iyidir böyle yerler semiz olur. Hayvanın kol ve bacak tarafındaki etlerden sonra boyun eti, sonra da kaburga tarafı iyidir.

Osmanlı hekimlerine göre ekmek ve etten sonra gelen en iyi gıda tereyağıdır. Yumurta da iyi gıda olarak kabul edilen besinlerdendir ve tek şartı rafadan yumurta olmasıdır. Meyvelerden iyi gıda olarak kabul edilen üzüm ve incir insan tabiatına uygun olup vücudun kuvvetini artırır ve onu besler. Taze meyvelerden nar da iyi gıdadır fakat nar mayhoş olmalıdır. Narın arkasından elma ve armut gelir. 

Ne zaman ve nasıl yemek yenmelidir? Hekimlerin tercihi; acıkıldığı zaman iyi gıdalardan aşırıya kaçmadan yemektir. Gıda olarak da doğal olan ve mevsiminde yetişen iyi gıdalardan tüketilmelidir. Osmanlıda yemek öğünü iki kere idi. Geç yenen bir sabah yemeği ve erken yenen bir akşam yemeği olurdu. Yemek yeme kurallarının en başında, acıkmadıkça yemek yememek, acıkınca da yemeği geciktirmemek gelir.  Yemek yemenin diğer önemli bir kuralı da, bir yemek hazmedilmeden başka bir yemek yememektir. Diğer önemli bir kural da yemek hazım olmadan uyumamaktır. Bir öğünde yavaş yavaş ve uzun zaman alacak şekilde yemek uygun olmadığı gibi çok hızlı yemek de zararlıdır. Çok çeşitli yemekleri bir öğünde yememek de sağlık için dikkat edeceğimiz diğer önemli bir noktadır.

Tatlı gıdaları ve yiyecekleri çok yemek veya devamlı tatlı yiyeceklerle beslenmek de hekimlerin uzak durulmasını önerdiği bir durumdur.

Su bedenin ihtiyacı olan esas maddelerdendir. Yiyeceklerin hepsinin gıda değeri olup çoğu besleyicidir. Suyun gıda değeri yoktur ama vücut için elzemdir. İçilen suyun da iyi su olması önemlidir.  İyi su; tadı lezzetli, görünüşü berrak, saf olmalı ve midede çabuk sindirilmelidir. Az içildiği halde susuzluğu gideren, içildiğinde ağzı tatlanmış gibi yapan su iyi sudur.

Kuyu suyu, akmayan durgun su zararlı sulardandır.

Hayatın devamı için bu kadar en önemli olan bir unsurunda içmenin kurallarının da çok iyi bilmek gerekir. İhtiyaçtan az su içmek vücudu kurutur, fazla içmek ise suyla birlikte gerekli minerallerin de vücuttan atılmasına neden olur. Uykudan uyanınca, aç iken, yürüyüp yorulmuş ve terli iken, yemek yedikten sonra su içmek tavsiye edilmemektedir.

Hareket 

Bilinmelidir ki insan, yemeği hazmettikten sonra geri kalan fazlalıkları atmak ve sağlığını korumak için harekete muhtaçtır. Sporun yapılabilmesi için yiyeceklerin hazmedilmiş olması gerekir. Bu zamanda yapılan sporla beden hafifler ve gerektiği derecede ısınır, organlar kuvvetlenir, yumuşar, yüze renk gelir ve iştah açılır. Böylece o şahıs başka hiçbir ilaca gerek kalmadan sağlığını korumuş olur. Önemli bir nokta da, spora başlarken ve bitirirken masaj yapmak, bedeni ovmak gerektiğidir. 

Yaşlıların ve hastaların da spor yapması gerekir fakat bu çoğu zaman güçtür. Ata binmek ve temiz havada yürüyüş yapmak bu grup fertler için de çok faydalıdır. Herhangi bir uzvun çok hareket etmesi o uzvun kuvvetli olmasına sebep olur. Masaj da bir çeşit spordur ve hekimlerin istedikleri amaca hizmet eder. Spor yapmakta istenen düzey şudur; beden ısınmalı, özellikle sırt ısınıp kızmalı, ter gelmeye başlamalıdır. 

Her organın bir özel sporu vardır. Gözün sporu güzelliklere, güzel şekillere ve yerlere bakmaktır. Kulağın sporu ise güzel sesler dinlemek, uygun konuşmalar işitmektir. Burnun sporu güzel kokular koklamaktır. 

Duygular

Uyku

Uyku sıhhatin en önemli ihtiyaçlarından biridir. Hekimler “Uyumak susup durmaya benzer, zira onda rahatlık vardır, gıdanın sindirimine yardım eder” derler. Uykunun en başta gelen faydası dinlenmek ve yiyecekleri sindirmektir. 

İyi uyku için kural bellidir; geceleyin, yemeğin midede hazım olup bağırsaklara geçmeye başlamasından sonra başlamalıdır. Bu da yaklaşık yemeğin yenmesinden en az iki saat sonra demektir. Uyku en uygun saatte, dengeli ve derin olmalıdır. Çok fazla uyumamalıdır. Akşamdan sabaha sekiz saat, uyku için ideal süredir.   

Uyunacağı vakit önce sağ tarafa sonra sola dönüp yatmalıdır. Vücudu sıcak tutacak örtülerle örtmelidir.  Sırt üstü ve karın üstü uyumak tavsiye edilmez.

Arınmak

Doğal yollarla vücudun arınması sağlıklı yaşam için mutlaka bilinmesi ve uyulması gereken bir yöntemdir. Vücutta kalan ve atılması gereken her “fazlalık” hastalıklara sebep olacağından bu konudaki ilk tedbir “az yemektir.”

Arınmak, hazımdan sonra vücutta kalan ve faydasız hatta zararlı olan maddelerden kurtulmak, temizlenmektir. Hazmedilmemiş artık maddeler vücuttan atılmazsa ilerde önemli hastalıklara sebebiyet verebilir. 

Vücudun doğal atılma yolları kusma, idrar, ter, burun akıntısı ve salyadır. Zararlı maddeler yendiğinde veya yenileni vücut hazmedemediğinde eğer mide bulanıp kusma belirirse kusmakta fayda vardır. Bağırsakların boşaltılması için yumuşak gıdalar yenmesi tavsiye edilir. İdrarın normal ve düzenli şekilde atılması sağlık için büyük önem taşır. Ter, organlarda yapılan hazmın fazlasının atılma yerlerindendir. Terlemek için hareket ve spor kafidir.

Kan aldırmak da arınmak için bir yoldur. Hekim tavsiyesi ve onayı ile yapılacak bu işlemin de çok önemli şartlarının, kurallarının olduğu unutulmamalıdır.

Kaynak: Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları,  Prof. Dr. Ayten Altıntaş

Alerjik rinit, tipik olarak, burun akıntısı, hapşırık, burunda tıkanıklık ve kaşıntı yapan alerji kökenli bir burun hastalığıdır. Bazen hastalık burun akıntısı ve hapşırık olmadan sadece burun tıkanıklığı şeklinde de görülebilir.

Alerjik rinit, hem genlerimizin hem de çevre etkileşimlerinin neden olduğu çok faktörlü bir hastalıktır.

Solunum yolu ile giren alerjenler, Alerjik rinit ve astımda sıklıkla tetik çekici olarak rol oynarlar. Ev içi ve ev dışı alerjenler olarak ikiye ayrılırlar. Ev dışı alerjenler mevsimsel alerjik rinitte ev içi olanlardan daha fazla rol oynarlar. Ülkemizde en sık rastlanan alerjenler ev tozu akar böcekleri ve polen alerjileridir. Kedi, köpek, kuş gibi evcil hayvanlara karşı alerjiler de alerjik rinitte rol oynamaktadır.

Alerjik rinit, hapşırık, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi klasik bulgular dışında günlük hayat fonksiyonlarında bozukluklara neden olabilir. Bazen uyku bozuklukları ve uyku kalitesinin burun tıkanıklığı nedeni ile iyi olmaması sonucunda halsizlik, algılama fonksiyonlarında bozukluk, depresyon ve kaygı bozukluklarına neden olabilir. Özellikle okul başarısında düşmeler olabilir. Çocuklarda alerjik rinit özellikle ilk 3 yaşta tekrarlayan orta kulak iltihabına yol açtığından, birçok alerjik rinitli hasta gereksiz olarak geniz ameliyatı ve kulağa tüp yerleştirme ameliyatı geçirirler. Dolayısıyla bu hastaların ameliyat öncesi mutlaka alerji yönünden değerlendirilmeleri gerekir.

Alerji deri testleri, alerjik nezlenin tanısında en önemli ve altın standart değerinde olan tanı yöntemidir. Uygulaması ve yorumlanması, konusunda ehliyetli ve deneyimli kişilerce yapılmalıdır. Çocuklarda alerji testinin yorumunu çocuk alerji uzmanı yapmalıdır.

Alerjik rinitin tedavisinde en etkili tedavi yöntemi, burun içine uygulanan spreylerdir. Bu spreylerde az miktarda kortizon içerirler. Alerjik rinitte kullanılan ilaçların içinde en etkin olanlarıdır. Burun içinde yüksek ilaç dozlarına ulaşılmasına rağmen vücuda emilimlerinin az olması nedeni ile yan etki riskleri çok azdır. Bu ilaçların Alerjik rinitin tüm belirti ve bulgularını iyileştirici etkileri vardır, yan etkileri nadir ve hafiftir.

Prof Dr Emin Özkaya (Çocuk Alerji Uzmanı)

Korku ile hareket ediyoruz.

Düşünmeden ve hızlıca.

Gelen her habere inanıyoruz. Ürkütücü olanlar daha çok dikkatimizi çekiyor.

Vaktimizin çoğunu bu haberleri almak için harcıyoruz. Bir haberle aşırı rahatlıyoruz, bir diğeri ile aşırı korkuyoruz.

Neden? Ne bekliyoruz?

Çünkü davranışlarımızı en çok etkileyen şey duygularımızdır. Bu duygulardan da en kuvvetlisi korku duygusudur. Korku duygusu beyni hakimiyeti altına aldığında, doğruyu yanlıştan ayırt eden düşünen beyin kısmı devre dışı kalır. Düşünmeden hareket ederiz.

Tehlike ya da korkuya dair doğru bilgiler aldıkça düşünmeye başlarız. Yanlış ya da korku içeren bilgiler geldikçe düşünmeyi yine geri plana bırakır, korku ile hareket ederiz.

Ürkütücü, dehşete düşüren haber ve görüntüler korkuyu artırır. Korku insanın düşünmeden ve panikle hareket etmesine neden olur. Bu tehlike karşısında ne yapmalıyım? Kalbiniz daha hızlı çarpar, daha sık nefes alıp verirsiniz ve her an kötü bir şey olacakmış gibi bir beklenti içerisine girersiniz. Beyniniz adeta hack’lenmiştir. Tehlikeyi ve korkuyu algılayan beyin bölgeniz harıl harıl çalışır ve sizi tetikte tutarken, sakin kalmanızı ve düşünmenizi sağlayan beyin bölgeniz devre dışı kalmıştır. Sürekli haber takip etmeniz ve sosyal medyadan yayılan kuşku ve korku uyandırıcı gönderilere maruz kalmanız sizin düşünen insan olmanızı engellemiş panikle ne yapacağını bilmeyen bir canlı haline getirmiştir.

Corona bir virüs, solunum yollarını etkiliyor. Bize bulaşmasını engellemek için fiziksel hijyene dikkat etmemiz gerekiyor.

Eksik, yanlış, yalan ve korku içerikli haberlerle virüs, beynimizi etkiliyor. Bize bulaşmasını engellemek için zihinsel hijyene dikkat etmemiz gerekiyor.

Beyniniz, ruh sağlığınız, zamanınız bu kadar mı kıymetsiz? Bakın, düşünmeden hareket ediyorsunuz. Korkuyla, panikle. Size adeta korku pompalayan sosyal medya hesaplarına ya da insanlara bir bakın. Kuşkucu, paranoyak, sürekli olumsuz düşünen, mutsuz, kavgacı, uzlaşmaz, takıntılı insanlar. Bu insanların sizin beyninizde serbestçe, istedikleri zaman, istedikleri miktarda dolaşmasına izin veriyorsunuz. Ne garip… Sokakta karşılaşsanız iletişim kurmaktan kaçınacağınız kişilerin söylediklerine ve yaydıklarına inanıyorsunuz. Neden mi? Çünkü beyniniz hack’lendi. Şiddet, korku ve kuşku her zaman prim yapar. Günlerce ne izlediniz bir bakalım.

  • Ne yaptığı bilinmeyen bir virüse ait haberler
  • Virüs kaynağı yarasa görüntüleri
  • Sokakta, iş yerinde, asansörde yere düşen insanlar
  • Yaralı ve ölüleri toplayan uzay kıyafetli insanlar
  • Çaresiz sağlık görevlileri

Tehlikeler karşısında yapılacak şey tedbir almaktır. Ancak bu kadar büyük bir korku bombardımanı karşısında kaygılı insanlar büyük bir panik ve kaos yaşamaya başladı.

Burada şu ince detayı hatırlatmakta fayda var. Bizim şu an söz ettiğimiz şey insanların tedbirlerini almalarına rağmen yaşadıkları korku ve panik hissi. Evlerinde korku ile yaşamaları. Kendilerini bu büyük üzüntü ve stresten kurtaramamaları. Televizyon ya da sosyal medyadan olumsuz haberleri takip ederek kaos haberlerine inanmaları, bütün bir günü korku içinde yaşamaları. Gece başlayan uykusuzluklar, tükenmişlik hissi, gelecek kaygısı, ümitsizlik.

Peki bütün bu stres dolu yaşamın bizi en az etkilemesi için ne yapmalı?

Fiziksel temizliğe ve hijyene dikkat ediyoruz. Önlemlerimizi aldık. Peki ya zihinsel hijyen için ne yapmalı?

Önce Doğru Bilgi ve Tedbir

  • Corona virüs nedir, nasıl bulaşır, nasıl korunuruz, ne yapmamız gerekir? Bu konu ile ilgili bilgileri sağlık bakanlığı ve resmi kurumlardan al. Onların sosyal medya hesaplarını takip et ve internet sitelerinden bilgi al. Resmi kurumların önerilerini ciddiye al ve eksiksiz uygulamaya çalış.
  • İşin uzmanı olmayan popüler ve tartışmacı kişileri izleme, takip etme. Onları tanırsın. Her programa çıkarlar, her konuda fikirleri vardır. Olayları ya çok hafife alırlar ya da aşırı derecede korku pompalarlar. Bu gibi insanlar profesör de olsalar, bir üniversitede çalışsalar da uç düşüncelerinin esiri olmuşlardır. Amaçları daha çok izlenmek olan televizyonların elinde birer oyuncak olmuşlardır.

Beyni zehirleyen haberlerden uzaklaşmak:

Sen tedbirini aldıktan sonra dışarıdaki olayların anlık ve dakika dakika değişimlerinin önemi azalacaktır. Sürekli sosyal medyada vakit geçirmek seni daha endişeli, huzursuz, öfkeli ve mutsuz bir insan haline getirir. Bu yüzden whatsapp gruplarından gelen mesajlar ve sosyal medya takipleri için kendine bir program ve zamanlama ayarla. Örnek olarak günde 2 ya da 3 kez 30’ar dakika gibi. Sürekli elinde telefon ve karşında televizyon beynini zehirlemekten başka bir amaca hizmet etmez.

Beyni Beslemek

Yetkililer sosyal izolasyonu tavsiye ediyor. Bu artık bir tavsiyeden ziyade yapılması gereken bir zorunluluk. Acil durumlar dışında dışarıya çıkmıyoruz. Evde ne yapabiliriz? Beynimizi besleyelim. Nasıl mı?

  • Bir konuyu tüm yönleriyle öğrenmek için okumalar ve araştırmalar yapmak. Notlar tutmak. Sunum hazırlamak.
  • Bir yönetmenin ya da oyuncunun tüm filmlerini seyretmek, belgesel izlemek.
  • Biyografi tarzı kitaplar okumak.
  • Her gün egzersiz yapmak.
  • İbadet etmek, nefes egzersizi yapmak, tefekkür etmek.
  • Bir şiir veya şarkı/türkü ezberlemek, hikaye ve romanları okuduktan sonra anlatmak.
  • Evin içinde düzenlemeler yapmak. Küçük onarımlar, eski eşyaların ayıklanması gibi işler.
  • Beceri gerektiren müzik aleti çalmak, resim yapmak, mutfak işleri yapmak, yeni tarifler denemek, çiçek bakımı gibi hobiler ve sanatsal faaliyetlerde bulunmak. Körelmiş yetenekleri canlandırmak.
  • Fırsat varken uyumak.

Yukarıda vermiş olduğumuz aktiviteleri belki de yapıyorsunuz. Ama tüm sakinliğiniz ve büyük bir dinginlikle yaptığınızda rahatladığınızı göreceksiniz. Bu aktiviteler beyni besleyen onu zehirlenmekten kurtaran aktivitelerdir.

Karantinaya almak.

Nasıl corona gibi virüslerden korunmak için karantinaya ihtiyaç duyuluyorsa, yanlış/eksik/yanlış bilgi yayan sosyal medya hesaplarını karantinaya alın ve engelleyin. Whatsapp gruplarından bu tür paylaşım yapanları uyarın ve gerekirse gruptan çıkın. Herkesin önemli gördüğü bir konuyu paylaştığı bazı gruplar gerçekten doğru uyarı değil, zehir saçıyor.

Çevrenizi motive edecek, ümit verecek konuşmalar yapın. Aşırı rahat davranan insanları uyarın. Evde kalın ve sürecin sonlanmasını bekleyin.

Unutmayın ki Sağlık Bakanlığının el yıkamak, mesafeyi korumak, evde kalmak gibi dikkatle uyulması gereken tavsiyeleri gerçekten hayati öneme sahiptir.

Prof. Dr. Yavuz Selvi

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı

Bir süredir tüm dünya ile beraber Türkiye de COVİD-19 salgınına karşı mücadele etmektedir. Bu mücadele sürecinde toplumsal iletişimin oldukça sınırlı tutulması gerektiğinden yetkililer tarafından bazı önlemler alınmakta ve bu konu ile ilgili uyarılar yapılmaktadır. Toplumsal izolasyonun ve salgınla ilgili endişelerin had safhada olduğu bu dönem içerisinde çocukların ruhsal açıdan etkilenmesini minimuma indirmek için bazı noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Aşağıda bu dönemde dikkat edilmesi gerekenler bazı konulara maddeler halinde değinilmiştir.

  • Öncelikle çocukların yetişkinlerin verdikleri tepkilerden ve davranışlardan etkileneceği bilinmeli ve erişkinlerin kendileri için önerilen stresle baş etme becerilerini öğrenme ve uygulamaları önem arz etmektedir. Unutulmamalıdır ki çocuklar çok iyi duygu okuyucudurlar ve ebeveynlerinin yüz ifadelerinden bir şeylerin normal gitmediğini çok çabuk çıkarsayabilirler. Bu nedenle kendi stresimizle baş etmemiz ve çocuklarımıza bu konuda rol model olmamız önemlidir.
  • Diğer yandan çocuklarımıza yaşlarına uygun bir şekilde anlayabilecekleri bir dille durum anlatılmalı, soracakları sorulara yaşlarına uygun, ancak kaygılarını tetiklemeye sebep olmayacak şekilde cevap verilmelidir. Birçok defa aynı konularla ilgili soruları dile getirebilecekleri bilinmeli ve sabırlı olunmalıdır.
  • Cevap verilirken durumun ciddiyetinden ziyade bize düşen sorumluluklara basitçe vurgu yapılmalı, sorumluluklarımızı yerine getirdiğimiz sürece güvende olacağımız anlatılmalıdır. Gereksiz ve uzun detaylardan kaçınmalı, kısa ve öz cevaplar verilmelidir.
  • Çocuklarımızın salgınla ilgili haber ve görüntülere fazlaca maruz kalmaları engellenmeli, bizler de bu haberleri izlerken fazlaca duygusal tepkiler vermekten kaçınmalıyız.
  • Ayrıca çocuğumuzla beraber tüm ailenin katılacağı ev içi eğlenceli aktivitelere zaman ayırmak, evde endişeli bir hava oluşmasına engel olacağından bu dönemde oldukça kıymetli olacaktır.
  • Yine fiziksel olarak kısıtlanan çocuğumuzun şartlar dahilinde fiziksel aktivite yapmasına fırsat vermek önemlidir.
  • Evde kaldığımız süre içerisinde çocuğumuzun derslerine yardımcı olabiliriz. Ancak bu dönem içerisinde derslerle ilgili yüksek beklentileri dillendirmek ve özellikle eleştirel bir dil kullanmak çok uygun olmayacaktır.

Bu zor dönemleri sabırla ve metanetle geçirirken çocuklarımızın ruhsal durumlarını takip etmemiz ve gerekli önlemleri önceden almamız onların ruh sağlıkları için önemli olacaktır.

Doç. Dr. Ömer Faruk Akça

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı